Eskişehir Çevre Yaşam Platformu öncülüğünde Zonguldak Çatalağzı ve Çanakkale Çan’ı ziyaret eden, termik santrallerin etrafında yaşayan köylülerle konuşan Eskişehirli çiftçiler, elde ettikleri izlenimleri gazetecilerle paylaştılar.
İşte o izlenimler;
“Nefes aldığınız da gırtlağınız yanıyor”
Bahçecik Mahallesi’nden Hatice Çiftçi;
Bahçecik Mahallesi’nde oturuyorum. Çan’a yapılan geziye katıldım. Çanakkale’nin Yenice ilçesinde üniversite okudum. Yenice, Kaz Dağlarının dibindedir. Benim ilk senemde Çan’da benim dizime kadar kar yağıyordu. İkinci senemde ise kar namına hiçbir şey kalmadı. Orada doğal göletler var. Göletlerde eksilmeler olduğunu fark ettim. Bunun kaynağını da çok çok sonradan öğrendim. Çan’daki köylülerimizle konuştuk. Teyzenin bir tanesi dedi ki; ‘Bize geldiler, tarlalarının değerlenecek diye konuştular. Ama ilk iki kişinin topraklarına yüksek fiyatlar verdiler. Diğer satmak isteyenlere ise değerinin altında para verdiler.’ Burada bir hile yapılmış. Siz görseniz oralardaki kül depolama alanlarını… Kül depolama alanlarında o kadar yerler ziyan edilmiş ki, anlatamam size… Çamur halinde, toz halinde… Nefesi bile aldığın zaman şu gırtlağınız yanıyor. O gırtlak yanıyorsa demek ki, bunun ciğerlere de, her şeye de zararı vardır. Türkiye’de birçok örneği var. Sadece bu Çan’da değil. Zonguldak’ta… Her yerde. Ne gerek var sağlığımızla oynamaya. Alpu Ovası’nda bu kadar verimli topraklar varken, ne gerek var? Bizim arazilerimizde mısırımız, pancarımız, buğdayımız, arpamız, domatesimiz, aklınıza gelebilecek her şey yetişiyor… Resmen ÇED raporlarıyla oynanmış. Deniliyor ki; ‘Verimsiz arazi…’ Sepetçi Köyü var. Sepetçi köyünün ismi değiştirilmiş, Beyazaltın… Beyazaltın olmasının sebebi de orada çıkarılan lületaşıdır. Oraya kömürlü termik santral kurulursa o lületaşı ölecek. Niye bunu ziyan ediyorsunuz? Üreten toplumken, tüketen toplum yaratmaya neden çalışıyorsunuz. Ben bunu anlamıyorum. Toprak Koruma Kurulu’ndan geçen onaylar nedir? Sen burayı nasıl verimsiz arazi olarak gösterebiliyorsun? Ben bir çiftçi kızıyım. Ben çiftçi kızı olduğum için gurur duyuyorum. Bizim hayatımızla oynuyorlar. Sağlığımızla oynuyorlar. Eskişehir’in verimli arazilerinde kesinlikle kömürlü termik santral istemiyoruz.
“Termik santral sadece bir borudan ibaret değil”
Bahçecik Mahallesi’nden Emine Topçu;
Ben Çan ilçesine gittiğim zaman orada bir termik santral gördük ama termik santral sadece bir borudan ibaret değil. Termik santral orada o kadar büyük alanları işgal etmiş ki… Maden ocaklar… Aklımda kalan en önemli şeylerden bir tanesi, oradaki kül sahaları… O kadar büyük ki. Bizim Eskişehir’de yapılacak olan termik santral için dört katı büyüklüğünde olacak diyorlar. Beyazaltın Köyünden bizim Bahçecik’e kadar uzayacak bu kül sahası. Biz asla köyümüzün kül sahası olmasını istemiyoruz. Verimli topraklarımızın kül sahası olmasını istemiyoruz. Köylü insanız ama asla cahil değiliz. Bizi geliyorlar; ‘Şöyle son sistem olacak, böyle filtreler takılacak’ diyorlar ama biz asla bunlara inanmıyoruz. İnanmayacağız da… Bütün köylüler olarak mücadele edeceğiz. Bizim Alpu Ovamız da, bu kadar verimli topraklarımızın heba olmasına, ziyan olmasına göz yummayacağız. Bütün bu verimli topraklarımızın torunlarımıza, torunlarımızın torunlarına kalmasını istiyoruz. Asla buna göz yummayacağız.
Oradaki köylüler bize şunu dediler; ‘ Biz mücadele edemedik, bizi kandırdılar. İşçi alacağız dediler, bize hep bunu söylediler. Siz asla kanmayın, mücadele edin.’ Bizde orada olanları gördük. Ben inanmazsanız bir hafta uyumadım. Eğer dedim; ‘Bizim buralara da kurulursa biz ne yaparız?’ Üzüm bağını gösterdiler bize, ‘üzüm bağı kurudu’ dediler. 7,8 sene sonra hiçbir şey olmayacak demiş oradaki ziraat mühendisler. Kuruyan ağaçları gördük… Otobüsten iner inmez kömür kokusu boğazımızı yaktı…
‘Bizim verimli topraklarımız, verimsiz olmaya başladı’ dediler
Bahçecik Mahallesi’nden Ayşe Çiftçi;
Çan’a gittik. Termik Santrali gördük. Bizim Alpu meramızın verimli topraklarının kömürlü termik santral ile kirlenmesini istemiyoruz. Oradaki halkı dinledik. ‘Bizim verimli topraklarımız, verimsiz olmaya başladı’ dediler. ‘Armutlarımız kuruyor, sarımsak ektik… Sarımsaklarımız olmuyor. Fasulyemiz hiç olmuyor’ dediler. ‘Sabah olduğu zaman kadınlarımız çamaşırlarını serdiği zaman kapkara… Camlarımız kara oluyor’ dediler. Gittik, gördük, konuştuk oranın halkıyla. Görünce biz de daha tertemiz verimli ovamızın, toprağımızın, sağlığımızın kirlenmesini istemiyoruz. Daha Türkçesi, Eskişehir’imize kömürlü termik santralin yapılmasını istemiyoruz.
“Zonguldak yaşanacak yer değil”
Bahçecik Mahallesi’nden Rıfkı Aksoy;
Ben iki santrale de gittim. (Çanakkale Çan ve Zonguldak Çatalağzı) Çanakkale’ye olur tarafından gittik. Biz istemiyoruz ama olur grubunun içindeydik. Bize çok alaka gösterdiler. Termik santrali gezdirdiler, itibar çok. Oraya iki, üç tane köyden konuşmacı getirmişler. Çan’a baktığında çok güzel. Maket gibi bir bina. Dumanı yok, isi yok. Bizim gittiğimiz gün. Dersin ki; ‘Burada bir maket var, bir bina…’ Bizi içeri aldılar, gezdirdiler. Çok itibar gördük, olur tarafıyla gittiğimiz için. Çanakkale’ye baktık, ben pek bir şey anlayamadım. Santrali uyutmuşlar. Ne dumanı var, ne isi var. Çalışmada yok… Ama Zonguldak’a gittiğimizde iş değişti. Zonguldak, Çatalağzı dedikleri yer 25 kilometre de hayat bitmiş. Durmuş… Çan’daki hizmetle Çatalağzı’ndaki hizmet hiç birbirini tutmuyor. Zonguldak yaşanacak veya durulacak bir yer değil. İnsanla kendi söylüyor… Ona soruyorsun; ‘hastayız.’ Buna soruyorsun; ‘kanserliyiz.’ ‘Üzümümüz olmuyor’ diyor. Zonguldak yaşanacak bir yer değil. Devlet nasıl bir düz ovaya bunu yapacak ben hayret ediyorum. Zonguldak dediğimiz yer sahil boyu. Arazi yok, orman ve dağlık. Bu düz ovaya yapıldığı zaman… Alpu Ovası bildiğime göre 14’üncü büyük ovaymış. O kadar verimli topraklarımız var. Ben çok üzülüyorum. Devlet bunu nasıl görmüyor? Nasıl ısrar ediyor ben anlamadım…
“Zonguldak’ta sağlık diye bir şey aramayın”
Karakamış Mahallesi’nden Şerif Karaman;
Ben Zonguldak’a gittim. Zonguldak’ta yaşanacak bir durum yok. Sağlık diye bir şey aramayın. Eğer bizim burada böyle kurulursa, yapılacak santral bizim bu Alpu Ovası tamamen duman üzerinde kalacak. Yaşanacak bir durum yok. Ne hayvancılık kalır, ne çiftçilik kalır. Yer altı sularımız gider… İçilecek sularımız, içilmeyecek duruma gelecek. Bunların, bunu düşünmesi lazım. Nasıl düşünmüyorlar. 300 bin dekar arazi gidiyor. Arazimiz mahvoluyor. Cennet gibi Eskişehir’imiz mahvoluyor. Eğer kuruluşa mahvolacak. Çok kötü bir durum. Ben Zonguldak’ta duydum; ‘Zonguldak’ın içinde 1600, 1700 kanserlimiz var’ diyorlar. Her taraf toz, duman… Yaşanacak bir durum kalmayacak. Ne hayvancılık kalır, ne çiftçilik kalır. Sağlık tamamen gidiyor. İyi bir şey değil. Kurulursa çok kötü. Biz 150,180 metreden su alıyoruz, pompalarımızla. Bu sularımız gidecek. İçilecek üst sularımız, içilecek durumu kalmayacak. İnşallah kurulmaz da… Yoksa Alpu Ovası tamamen gidiyor. Cennet gibi Eskişehir’imiz mahvolacak.
Bizim bilim adamlarımız var. Üniversite de dekanlarımız var, profesörlerimiz var… Çevre müdürümüz var. Eskişehir’in bunlar. Tarım il müdürümüz var. Ziraat Odaları başkanlarımız var. Eskişehir milletvekillerimiz var. Devlet Su İşleri Müdürlerimiz var. Bunlar bir toplantı yapıp da ‘iyi mi, kötü mü’ bize izah etseler… Niye bir araya gelmiyorlar? 5,6 tane milletvekilimiz var. Hiçbirinin sesi çıkmıyor. Bunlar bir araya gelse, bir yer toplantı yapsak, ‘iyi mi, kötü mü’ bunu anlatsınlar bize. Zonguldak’ta yaşanacak bir durum yok. Zaten göç başlamış. Orada yıkılıyor binalar.
“Zonguldak perişan…”
Karakamış Mahallesi’nden Mehmet Ali Tunaboyu;
Ben de Çanakkale ve Zonguldak’a gittim. Gördüm. Zonguldak perişan. Oralarda vadiye koymuşlar… Kömür ocaklarını gördük. Bizim eğer Karakamış ve Osmaniye’ye o ocakları koyarlarsa bizi götürür. Çanakkale’ye gittiğimiz de, Çanakkale öyle değildi. Çanakkale’yi temizlemişler, yıkamışlar. Kurulmasını istemiyoruz. Benim Karakamış Köyü’nde 1 dönüm tapulu tarlam yok. Hayvancılık yapıyorum. Bizim köyden 10 ton ürün kalkıyor. Yarın bu termik santral kurulursa ne olur bizim ürünlerimiz. Onun için istemiyoruz…