SONER UÇAK YAZDI...
Tayyip Erdoğan’ı seven çok mu? Bence halen azımsanmayacak kadar çok. İşin bu tarafı sevenleriyle Erdoğan’ı ilgilendiriyor. Makamından dolayı saygı duyanlar, zannediyorum ülkenin %80’ninden fazla. Nitekim en muhalifler bile sayın Cumhurbaşkanı diye başlıyor söze. Peki; Erdoğan’dan korkanların sayısı ne kadar. Ülkenin, şehirlerin, bireylerin kaderlerini bir gece yarısı çıkaracağı kararname ile değiştirecek kişiden korkmak gayet doğal zannediyorum. İşte bu doğal hal, Erdoğan’ı aynı zamanda ülkenin en korkulan kişisi kılıyor. Ve iktidarlar bazen korku ile de beslenebiliyor, hatta çoğunlukla. Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın 20 yılsonunda ülkeyi taşıdığı yerden şehirlerde etkileniyor haliyle. Eline iktidar çekicini alan, bütün sorunlara çivi muamelesi çekiyor.
Bir dönem şehrin en demokrat kişisi olarak tarif edilenler bir bakıyorsunuz gücün, iknadan, diyalogdan, hoşgörüden daha hızlı çözüm üreten bir araç olduğuna kanaat getiriyor. Başlıyor parçalamaya, un ufak etmeye. Elindeki çekici her bırakmaya kalktığında yaverleri birkez daha çekici tutuşturuyor eline.
Geçtiğimiz günlerde şehrin bir dönem en demokrat yöneticilerinden biri olarak gösterilen Ahmet Ataç’ı Cihan Yıldırım köşesine taşımış. “Ahmet Ataç korkusu” başlığı taşıyan yazı Ataç’ın sevilen sempati duyulan bir yöneticiden, korku duyulan bir yöneticiye doğru evrildiğini anlatmaya çalışıyor. Muhtemelen kurmaylarının veya Ataç’ın kendisinin bu yazıdan sonra kendilerini sorgulamalarını bekliyor. Ancak, bana kalırsa yazı hem Ataç’a, hem de kurmaylarına özgüven vermekten öteye geçememiştir. Çünkü, korkulan biri olmak, başlı başına güçlü biri olmak anlamına geldi ya da geliyor. Daha öncede yaşanan mecliste bir gazetecinin fotoğraf makinesi elinden alınarak fotoğrafları silmek, hakkında eleştiri yapan gazetecinin bizzat Ataç tarafından aranarak hakaretlere maruz kalması gibi olayların ardından esnafında çekinir hale gelmesi Ataç’ın Ahmet Ataçlıktan vazgeçip Eskişehir’in Tayyip Erdoğan’ı olma heveskarı olduğunu gösteren deliller niteliğinde.
Bu durumdan tabiki en çok AK Parti’nin yaptığı muhalefet sorumlu. Herşeyden şikayet eden ama hiçbir şeyi değiştirmeye niyeti olmayan bu haliyle mızmızlık derecesini aşamayan Tepebaşı’ndaki AK Parti muhalefeti, Ataç’ın kendisini gölgesiyle muhatap olmaya zorluyor. Gölge uzadıkça beden büyüyor zannediliyor. AK parti muhalefet yapamıyor, yaverler gidişattan memnun. O halde Ataç’ın kendisine bakması, özeleştiri yapması gerekli olanın dışında kalıyor.
Evet, iktidar bloklar üzerine kurulur. Siz iktidarınızı sadece korku bloğu üstüne inşaat etmeye karar verdiniz mi eyvah ki eyvah. Çünkü korku duvarı bir kez aşıldığı zaman geri dönüş olmaz. Bu kez siz korkunuzla baş başa kalırsınız, acaba iktidarı kaybedecek miyim diyerek uyuyamazsınız?
MERAK EDENLER İÇİN CİHAN YILDIRIM'IN YAZISINI BURAYA KOYUYORUM