Eskişehir Eğitim Sen Şube Başkanı Faik Alkan Üniversitelerin açılması ile ilgili açıklamalarda bulundu. Alkan, “Siyasi iktidar ve YÖK, Covid-19 salgını koşullarında, öğrencilerin eğitim hakkını kullanabilmeleri, akademik ve idari kadroların sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışmaları için kısa bir süre içinde etkin önlemler almalıdır” dedi.
Alkan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
YÖK’ün uzaktan öğretime dair akademisyen ve öğrencilerin görüşlerine başvurduğu ve “yükseköğretime ilişkin en yüksek katılımlı anket” şeklinde kamuoyuna duyurduğu çalışmanın sonuçları birkaç gün önce yayınlandı. Ancak dağ fare doğurdu. Ne sorular gerçeği çok yönlü olarak ortaya çıkarmak üzere sorulmuş, ne de sonuçlar gerçeğin hakkını vererek değerlendirilmiş. Adına araştırma değil, “anket” denmesi de bundan olsa gerek!
Üç üniversitemizin olduğu Eskişehir'de YÖK’ün ortaya koyduğu tablodan çok farklı bir tablo var ortada. Üniversite öğrencilerinin, akademik ve idari kadroların pandemi sürecindeki durumu ve soruları gerçek anlamda bu anketin değerlendirmesinde yok. Bizler ile YÖK üyelerinin yaşadığı ülke aynı ülke değil sanki.
Bilimsel değerlendirme değil adeta algı yönetimi ile YÖK güneşi balçıkla sıvamaya kalkmıştır. Aslında ankete katılanların cevabı oradadır.
- Anket sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 40’ı internete ya ulaşamıyor ya da sürekli sorun yaşıyor.
- Öte yandan öğretim elemanlarının hiç de azımsanmayacak bir oranı, yaklaşık yüzde 3’ü internete erişmek için kendisine ait bir cihazın olmadığını belirtiyor.
- Öğretim elemanlarının yüzde 50’si “iletişimin zorlaştığını”, sadece yüzde 23’ü “iletişimin kolaylaştığını” belirtmektedir.
- Öğrencilerin yüzde 52’si derslerin çevrimiçi yapılmasının “öğrenmeye etkisinin olumsuz olduğunu” belirtmiştir.
- Öğretim elemanlarının yüzde 35’i kendisinden kaynaklanmayan sorunlar nedeniyle derslerini verimli yürütemediğini söylemektedir.
Salgın karşısında resmi makamlarca önlem alınmaya başlanmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Peki, bu süre zarfında, öğrencilerin basitçe eğitime erişimi için değil, nitelikli bir eğitim hakkından yararlanabilmeleri için yapılması gerekenler gerçekten yapıldı mı? Ne yazık ki hayır. Üstelik siyasi iktidarın ülke genelinde izlediği salgın politikasına uygun şekilde, “Ben yaptım oldu” denilerek eğitim politikası belirlendi.
Siyasi iktidar ve YÖK, Covid-19 salgını koşullarında, öğrencilerin eğitim hakkını kullanabilmeleri, akademik ve idari kadroların sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışmaları için kısa bir süre içinde etkin önlemler almalıdır.
Eğitim Sen olarak taleplerimiz açık ve nettir:
- Covid-19 salgınında alınacak ya da alınması gereken tedbirler, tepeden inme kararlarla değil üniversite bileşenlerinin dâhil olduğu karar mekanizmalarıyla oluşturulmalıdır.
- Şeffaflık, hem üniversite içinde hem de kamuoyuna karşı temel bir sorumluluk olarak görülmelidir.
- Salgın yönetiminde toplum sağlığı için sağlık kültürü geliştirme çalışmaları yapılmalıdır.
- Üniversiteler açılmadan önce toplumun önemli bir kısmı, kitlesel ve hızlı bir biçimde aşılanmalıdır.
- Yüz yüze eğitime geçilmeden, yükseköğretim alanının özgünlüklerine uygun bir aşılama takvimi oluşturulmalı, eğitim ve bilim emekçileri ile öğrencilerin tamamı aşılanmalıdır.
- Üniversitelerin salgın için aldığı tedbirlerin, sendikalar, sağlık meslek kuruluşları, öğrenci örgütlenmeleri, çeşitli meslek odaları gibi toplumsal örgütlenmelerden oluşturulan yerel izleme kurulları tarafından takibine izin verilmelidir.
- Üniversitelerde ve eğitimde tüm bu önlemlerin alınması için ek bütçe sağlanmalıdır.
Eğitim ve bilim emekçileri sendikası olarak, üniversitelerdeki vaka sayıları ve üniversitelerde alınacak önlemler konusunda açık, şeffaf ve katılımcı bir demokratik süreç izlenmesi için çalışmalar yürüteceğiz. “Yüz yüze eğitim esastır; önlemler alınsın, üniversiteler açılsın”, diyerek üniversite yönetimlerini ‘uzaktan eğitim’ rüyasından uyandıracağız!