DİSK, KESK, TMMOB ve TTB işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'a dair ortak açıklama yaptı.
DİSK, KESK, TMMOB,TTB ve TDB, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'a dair ortak açıklama yaptı. Adalar Porsuk’ta gerçekleşen açıklamada grup adına konuşan KESK Eğitim-Sen Şube Başkanı Faik Alkan, 1 Mayıs Birlik ve Dayanışma Gününde Türkiye’nin dört bir yanında omuz omuza olacağız” diyerek tüm işçilere 1 Mayıs’a katılım çağrısı yaptı.
“Bu düzen böyle gitmez” diyen Alkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor. Bu düzen toplumun işini, aşını geçimini ve sağlığını korumuyor, aksine tehdit ediyor. Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor. Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor. Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor. Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu düzenin devamı için demokrasinin son kırıntıları bile ortadan kaldırılıyor. Demokratik hak olarak elde kalan tek hakkımız olan seçme ve seçilme hakkımıza dahi el uzatılıyor. Bu düzen mağdur ettiği milyonları bölüp parçalayarak yönetmek gibi tehlikeli bir yönteme başvuruyor. Sürekli olarak iç ve dış düşman yaratılıyor. Yukarıdan aşağıya kışkırtılan şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları bu düzenin yarattığı krizi yönetmenin bir yolu olarak ülkemizin ve halkın geleceğini tehdit ediyor. Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür. Öte yandan 20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek elde toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz. Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.“