Soner Uçak yazdı...
İşlemeli tahta koltuklarda zıplayıp duran (ki onlar koltuk değil surdular bir vakitler), eline bulduğu her cismi kılıç niyetine don lastiği ile kalça kemiği arasına sıkıştırmaya çalışan çocukların bildiği üzere; Cüneyt Arkın çocuklukta anne tokatını yiyince kadar kahramanlık destanı yazdıran uzun bir serüvendir.
Solcular ise, dev uluslar arası firmaların önünde yediği sayısız kurşunlara rağmen “ben yıkılmam” diyerek kükreyen bir baba yiğidi hatırlar.
Şu sıralar “Osmanlıyı kim kurdu?” sorusu ile çocukların karşısına geçen mikrofonlara verilen tuhaf cevaplara kızıp cahilliğimize hayıflansak da, o mikrofonu eskiden bize uzatsaydılar “Cüneyt Tarkın” derdik zannediyorum.
Fahrettin Cüreklibatır isminin sahibi, bilgi ve eğlence programlarında sorulduğunda Battalgazi diyenlerimiz geçer not alırken “Cüneyt Tarkın” diyenlere helal olsun derdik.
Ondan sonra başladı zannediyorum her ünlünün gerçek adının ne olduğunu araştırıp sorma girişimleri. Cemal Süreya’dan nakledelim o halde; Cüneyt ismi tiyatro ve sinema oyuncusu Cüneyt Gökçer’den geliyormuş, Arkın ismi de edebiyatçı Ramazan Arkın’dan alınmış. Hikaye ve şiire meraklı nitekim. Kendisinin söylediği üzere” ikinci yeninin” içine doğmuş. Şiir gibi oynardı filmlerde. Şiir inandırır.
Biz onun uçtuğuna inandık.
Neden sonra fesat karıştı aklımıza da “film icabı olum bunlar” dedik.
Ama yine de film icabı olmadığına inanmak bizi daha iyi hisettirirdi.
Ya da hadi çocuklukta masal, gençlikte şiir diyelim…
Kadınların, bizi onu sevdikleri gibi sevmesi isterdik, çünkü biz kadını onun gibi sevecektik.
Dostunu satana adam mı denilirdi o filmlerde.
Omuzların düşmesi… Sendeleyen ama yıkılmayan bir adamın hikayesi…
Memleket gibi. Tüm filmlerini topla Türkiye’yi bulursun.
Ve sabah kalkıyorsunuz Cüneyt Arkın ölmüş. .
Bu kez film icabı hiç değil…
Bir gidene methiye düzme yazısı değil, gelecek olan da bir Cüneyt Arkın olmayacağının bilmenin sancısı diyelim, ya da bir eskiyi özleme değil, yeni de bulunmayacağını bilmenin derin endişesi…
Yani ki; vurduklarında yıkılacağız belki de.
Belki de bolu beyine buyrun efendim diyeceğiz.
Cüneyt Arkın ancak böyle anlatilabilirdi
Kalemine sağlık