CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Mart ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı. Çakırözer, “Sandığa giderken basın yönelik baskılar da arttı. Basın, iktidarın muhalefet üstünde kurmak istediği baskının bir aracı haline geldi. Seçmen haberler üzerinden etkilenmek istendi. Haberler seçmen davranışlarını değiştirebilecek yönde kullanılamaz. Muhabirler, propaganda aracı değildir. İktidarın evrensel hukuk kriterlerine bağlı kalması kadar, basının da evrensel ilkelerine uygun hareket etmesi de adil ve demokratik bir düzen için şarttır” dedi.
Çakırözer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Mart ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı. Türkiye sandığa giderken basına yönelik baskıların daha da arttığına işaret eden Çakırözer, “4 gazeteci toplamda 11 yıl 5 ay 14 gün hapis cezası aldı. 19 gazeteci 500 yıldan fazla hapis cezasının talep edildiği yargılamalarda haberlerini savunmak zorunda kaldı. Gazeteciler hakkında yeni soruşturmalar açıldı. Hatta gazeteciler zorla gözaltına alınmak istendi” dedi.
‘EREN ERDEM KARARI İSTİNAFTA DÜZELTİLMELİ’
Çakırözer, “Eski milletvekilimiz ve Parti Meclisi üyemiz Eren Erdem, 274 gündür özgürlüğünden mahrum. Eren Erdem, bu ayın başında hakkında 4 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Skandallarla dolu bir yargılama süreci sonucunda verilen skandal kararın itiraz mercilerinde adil bir kararla düzeltilmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘AYM BAŞVURULARI 2.5 YILDIR BEKLİYOR’
Bir bölümü geçmişte aylarca tutuklu kalan bir bölümü de hala cezaevinde olan gazetecilerin taleplerini aktaran Çakırözer, “Meslektaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin ihlali edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları bireysel başvuruların birkaç tanesi hariç çok büyük bir bölümü yaklaşık 2.5 yıldır bekletiliyor. AYM’den çıkan diğer kararlar ışığında bu meslektaşlarımızın başvurularının da bir an önce sonuçlanmasını bekliyoruz” diye konuştu.
‘ASIL MESELE BU’
Halk TV yorumcusu ve Birgün Gazetesi yazarı Ayşenur Arslan’ın Eskişehir’de gözaltına alınmaya çalışılmasını aktaran Çakırözer, “Her gün ekranlarda olan, fikirlerini ulusal gazetedeki köşesinde yayımlayan, yeri yurdu belli olan bir gazeteci neden apar topar gözaltına alınmak istiyor? Her gün vatandaşların yarısını hain, terörist, adi ilan edenler hakkında sessiz kalan yargı Ayşenur Arslan gibi namuslu, dürüst gazeteciler söz konusu olduğunda her türlü hukuk ilkesini göz ardı ederek rahatlıkla soruşturma açabiliyor. Türkiye’nin asıl meselesi bu” dedi.
Gazetecilerin Mart ayında da işsiz kaldığını dile getiren Çakırözer, “40 yıllık meslektaşımız, Türkiye’de gazetecilik etiği konusunda duruşuyla örnek bir isim olan, mesleğimizin yüzakı Faruk Bildirici de sadece gazetecilik yaptığı için işten çıkarıldı” ifadelerini kullandı.
‘BU SAVCILARA KİM İZİN VERİYOR’
Sözcü Gazetesi iddianamesini yazan savcının daha önce hüküm aldığını; Ali Bulaç, Şahin Alpay gibi yazarların da aralarında bulunduğu gazeteciler hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteyen ve Barış Akademisyenleri soruşturmalarını da yürüten savcının da açığa alındığı anımsatan Çakırözer, “Böylesine ağır ithamla suçlanan bir savcının gazetecilerin, akademisyenlerin soruşturmaların yürütmesine kim izin veriyor” dedi.
‘ALİ İSMAİL KORMAZ’I ÖLDÜREN, MÜŞTEKİ’
Aralarında Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu’nun da bulunduğu Türkiye’nin tanınmış avukatları, sivil toplum aktivistleri hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları istenen iddianamede için de Çakırözer, “İddianamede bir isim göze çarptı. Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ı tekmeleyerek ölümüne yol açtığı için ceza alan polis müştekiler arasında. Bir gencin sırf haklarını savunduğu için ölümüne yol açan bir polis, o gençlerin direnişinden şikâyetçi oluyor. Savcılık da bunu iddianamesine ekliyor” dedi.
‘KAMU KAYNAKLARI İKTİDAR LEHİNE KULLANILAMAZ’
TRT’nin her seçim gösterdiği taraflı yayın politikasını bu seçimlerde de sürdürdüğünü anımsatan Çakırözer, “Mart ayının ilk 15 gününde, AKP ve MHP lehine 55 saatten yayın yaptı. CHP ile İYİ Parti’ye ise 7 saat 23 dakika aleyhte yer verdi. HDP lehine 1 dakika bile yayın yapmadı. Seçim dönemlerinde hiçbir kamu kaynağının taraflardan birinin lehine, hele hele iktidar lehine kullanılmaması en temel kuraldır. Büyük bölümü iktidarın yörüngesine girmiş medya kuruluşlarının da eşitlik, adillik ilkesine uygun hareket etmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Çakırözer, “Seçime giderken basın, iktidarın muhalefet üstünde kurmak istediği baskının bir aracı haline geldi. Muhalefet partilerinin aday listelerindeki pek çok isim, savcılıktan ve YSK’den onay aldıkları halde, terörle ilişkili olarak gösterildi. Bu haberler iktidar mitinglerinin temel propaganda unsuru oldu. Seçmen haberler üzerinden etkilenmek istendi. Haberler seçmen davranışlarını değiştirebilecek yönde kullanılamaz. Muhabirler, propaganda aracı değildir” dedi.
‘İKTİDAR KADAR BASININ DA İLKELERİ UYMASI ŞART’
Çakırözer, “İktidarın evrensel hukuk kriterlerine bağlı kalması kadar, basının da evrensel basın ilkelerine uygun hareket etmesinin de adil ve evrensel basın ilkelerine uygun hareket etmesinin de adil ve demokratik bir düzen için şart olduğunu düşünüyor” diye konuştu.
‘İDDİAMELER SİLAHA DÖNÜŞMELELİ’
Gazetecilerin; haberlerinden, yazılarından dolayı yargılanmamaları gerektiğini ifade eden Çakırözer, “Ama yargılanacaklarsa da bunun daha titiz bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. İddianamelerin ve mahkeme kararlarının bir silaha, tutukluk sürelerinin kesinleşmiş mahkeme kararlarından önce bir cezalandırma aracına dönüşmemesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.