AK Parti’nin URAYSİM konusundaki ısrarının haklı olup olmadığı faslı çoktan kapandı işin aslında.
URAYSİM artık gözleri kör kulakları sağır eden iki büyülü kelimenin “hizmet ve projenin” çok ötesinde bir yerde tartışılıyor ve bundan sonra da tartışılacak.
Çünkü; bilirkişi raporu kamuoyunun önünde. Ve kamu yararı olmadığını söylüyor.
Bilirkişi dediğimiz kişilerin bir kısmı profesör, bir kısmı doçent ve bir kısmı mühendis.
Hepsi konuya az çok vakıf.
Yine de Zihni Çalışkan veya Pınar Turhanoğlu kadar raylı sitemler ve çevre konusunda bilgi birikime sahip olup olmadıkları konusunda aklımızda şüpheler de yok değil!
Öyle ya, Çalışkan ve Turhanoğlu kadar bilmeleri mümkün mü?
Konuyu fazla dağıtmadan geri dönmek gerekiyor.
İki avukat, nasıl oluyor da akademisyen ve mühendislerden oluşan bilirkişi raporunun olumsuzladığı URAYSİM’i bu denli cansiperane savunuyor.
Bu savunma konusunda ne kadar başarılı olup olmadığı ayrı bir konu.
Ortaya atılan rakamlar, kamuoyunun anlamayacağı teknik mevzuların delil olarak biz mahkeme heyetinin önüne sunulması…
Hepsi ama hepsi, davanın haklılığından daha çok, avukatların kazanma hırsına dönmüş vaziyette.
Motivasyon, haklılık değil de, hırs olunca sinirler geriliyor, ateşli belagatler bir birini kovalıyor.
Karşıya yumruklanacak bir rakip konmaya çalışılıyor ve havada yumruklar uçuşuyor. Sert ve hızlı kroşeler havayı örseliyor.
Oysa ki; bunlara hiç gerek yok.
Her daim yolunda olunan veya olmak zorunda kalınan Reis taktiği uygulanabilir pekala.
Reisimizin merkez bankası, bakanlıklar ve TÜİK üzerinde sıklıkla uyguladığı taktiğin aynısını bilirkişi üzerinde uygulasalar, ne bu kadar yorulacak, ne de bizleri yoracaklar.
3 pehlivan, bir avukatı bilirkişi olarak atasalar olay kendiliğinden kapanacak. Yerli ve milli bilirkişiler bize URAYSİM’in faydalarını anlatmasıyla bir bilinmezli bu denklem çözülüp gidecek.
Bizlere de “yaşasın URAYSİM, yaşasın AK Parti yaşasın Çalışkan ve Turhanoğlu” diye bağırmak düşecek. Siz değiştirin, kendi adıma ben söyleyeyim bağırmasam namerttim.