Ayşe Kaytan Uçak yazdı...
1966 yılında doktor, 1968 yılında doçent oldu.
Aynı yıl akademi Başkan Yardımcılığına getirildi.
1973 yılında profesörlüğe yükseltildi.
1976 yılında Eskişehir İktisadi ve İdari İlimler Akademisi Başkanlığına seçildi.
1980 yılında yapılan seçimlerle yeniden Akademi başkanlığına getirildi.
Radyo ve Televizyonun eğitim ve kültür hayatında kullanılması için yaptığı çalışmalarla Ankara'daki TRT yayınlarının İstanbul'dan sonra ikinci il olarak Eskişehir'den izlenmesi için önce Akademi'de TV verici istasyonu ile siyah-beyaz eğitim stüdyolarını, daha sonra da Türkiye'de ilk renkli TV sistemini Eskişehir'de kurdu.
1971'de İletişim Teknolojisinin eğitimde kullanılmasına ve Uzaktan Öğretim ile buna ilişkin, yöntemlerin Açıköğretim Modeli şeklinde, Türk Eğitim sisteminde yer almasına ilişkin olarak başlattığı çalışmalar ve 1973 yılında Eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla hazırladığı "Türkiye için Açıköğretim Modeli" projesi YÖK Kanunu ve 41 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile Açıköğretim Fakültesi olarak ülke çapında ve Batı Avrupa'nın 6 ülkesi ile Kuzey Kıbrıs'taki Türkler için uygulamaya konuldu.
1982 yılında Yükseköğretim Kanunu ile üniversitelerin yeniden düzenlenmesini takiben, Cumhurbaşkanı tarafından Anadolu üniversitesi rektörlüğüne getirildi. Döneminin bitiminde 1987 yılında tekrar ikinci kez Cumhurbaşkanı tarafından Rektörlüğe atandı.
Akademi Başkanlığı sırasında, öğrencilerin kültürel donanımları için kurduğu atölye, stüdyo ve kulüplerde, heykel, grafik, resim, müzik, folklor, film ve fotoğraf çalışmalarına bizzat yönetti. Türkiye'nin ilk "Sinema ve Televizyon Okulu'nun kuruluşunu da Eskişehir'de gerçekleştirdi.
Akademi Başkanlığı sırasında başlattığı kültür ve sanat çalışmalarını Rektör olunca "Uygulamalı Güzel Sanatlar Yüksek Okulu" (daha sonra fakülte), "İletişim Bilimleri Fakültesi", "Devlet Konservatuvarı" ve "Edebiyat Fakültesi" adı altında kurumlaştırdı…
***
Yaptıkları saymakla bitmiyor.
Belki bu nedenle ‘Yılmaz Hoca’ denildiğinde herkes biliyor ve tanıyor.
Yılmaz Büyükerşen’e kızanlar bile Hoca’nın karşısında saygıyla eğiliyor.
Sanatçıdır, politikacıdır, belediye başkanıdır ama en çok da Hoca’dır anlayacağınız.
***
Gelelim Anadolu Üniversitesi’nin 60’ıncı yıl kutlamasına…
Anadolu Üniversitesi 60’ıncı kuruluş yıldönümünü kutluyor, geceye davetli olarak katılan Yılmaz Büyükerşen kürsüye davet ediliyor.
Hoca başlıyor anlatmaya, yanında bulunan Rektör Çomaklı saatine bakıyor, zamansız bir alkışlama ile ‘uzatma Hocam’ demeye getiriyor bir yerde…
Sonra Yılmaz Hoca’nın kulağına bir şeyler söylüyor. Yılmaz Hoca ise salonda bulunanların üniversitenin tarihini bilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Kimseyi unutmamak için de kesik kesik hatırlatmalarda bulunuyor.
Sonunda kendisine verilen plaket ile yerine geçiyor.
***
Rektörlük kolay iş aslında…
Yılmaz Hoca olabilmek zannediyorum topluma bir şeyler ‘anlatmakta’ ısrar, dinlemekte ise ciddi sabır gerektiriyor.
Yıllarca şehrinden çıkan her sesi pür dikkat dinlemiş bir akademisyenin anlatmaktaki ısrarı işte bu nedenle.
Aksi halde eski bir rektör olurdu da Yılmaz Hoca olmazdı…