AK Parti’nin karşısında durmak inanılmaz bir konfor alanı sunuyor olabilir. Ancak kazandıracak ve yeniden müşterek alanlar yaratacak olan vatandaşın neresinde durulacağıdır.
İyimser bir tahminle ülkenin %25’i ki, bu oran bir ara yüzde 50 olarak ifade ediliyordu. Mecliste bulunan, iğneden ipliğe devletin tüm kontrollerinden geçen ve yine ülkenin yüzce 50’sini temsil eden siyasi partileri vatan haini ve dış mihrakların iç uzantıları olarak görebiliyor.
Bir belediye başkanının, yabancı bir diplomat ile yediği yemek üzerinden envai çeşit komplo teorileri üretilebiliyor.
Ömründe bir kez bile anasının ak sütü gibi helali olan Antalya sahillerinde kızgın kumlardan serin sulara atlamayan vatandaşımız, ülkenin adalet, eğitim, sağlık sistemleri bir kenara bıraksak bile; ekonomik olarak geldiğimiz hal ortadayken, tüm resmi rakamlar dahil fakirleştiğimiz gerçeğini gözümüze sokarken, Antalya sahillerinde elini kolunu sallaya sallaya gezen emekli Alman öğretmenin hala bizi kıskandığına inanabiliyor.
Alman emekli öğretmenin Antalya sahillerinde dolaşması gibi ekonomi bakanımızda yüzde 80 enflasyona rağmen rahat bir şekilde sokağa çıkabilmekle övünmesine şaşırmamak gerekiyor.
Nitekim övünülecek bir mevzu.
Kendi çocuğu sınıfta kalınca cayırtı koparan toplum, AK Parti’nin ülke yönetiminde aldığı zayıf notların dış güçlerin elektrikleri kesmesinden kaynaklandığına bir çırpıda inanıveriyor. Oysaki tarihten biliyoruz; memleket sınıfta kalınca çocuğunun okulu geçmesinin hiçbir anlamı olmuyor. Her koyunun kendi bacağından asılıyor olması, yine tencerede pişenin koyun eti olduğu gerçekliğini değiştirmiyor.
En nihayetinde İnsan işine yarayana inanıyor. Peki; belli bir kesimin işine yarayan, nasıl oluyor da sıradan hanelerde konuşulan itirazları bastıracak kadar etkin olabiliyor.
Hayat hızlı akıyor. Kamera karşısına geçen mafya babası temizlik kolu başkanı olarak karşımıza çıkıyor, iç işleri bakanımızın bir muhalefet parti başkanı için paylaştığı mumya videosu ile bilinçleniyoruz. Arkasından sevimli bir kedinin köpeği kovaladığı video ve ardından illimunati…, bu hızın ne kadar baş döndürücü olabileceğini gösteriyor.
Muhalif kanallarda Ak Parti yergilerini izlerken düşünüyorum; “Bu adamlar bunca kötü olan bir iktidardan nasıl iktidarı alamıyor?” diye. Neden sonra vatandaşların kürsülere çıkarıldığı aklıma geliyor. Falanca öğrencinin feryadını İYİ Parti kürsüsünden, filanca çiftçinin kan ağlamasını CHP kürsüsünden dinliyoruz. Ellerin yanakları okşadığı fotoğraflar ile AK Parti’den iyi olduklarını göstermeye çalışan bir sürü parti. Oysaki biliyoruz; ne kan ağlayan çiftçi, ne feryat eden öğrenci ne de yanakları okşanan teyze ya da dayı milletvekili olamayacak.
Zaten olsun diye bir kural yok. Hatta işin ehli insanların meclise girmeleri daha doğru bir karar. O halde mikrofon neden onlara veriliyor.
Çiftçinin, öğrencinin ya da teyzenin derdini anlatırken samimi olunmayacağını bilmek fena…
Buradan parlamenter sisteme denk geliyoruz.
Türkiye’de her şey kazandırmayabilir ancak siyaset hala ciddi bir kazanç kapısı olma özelliğini taşıyor. Örneği bu kez yerelden verelim. CHP için de kavganın bir politik mesele olduğunu düşünenler yanılıyor.
Siyasi partilerde semirip serpilen bir ekip her zaman vardır. Bu semirme ve serpilme işi ne bileyim “bir belediye başkanlığı hiç fena olmaz. Bir milletvekilliği adaylığı yakışmaz mı abinize” diye gezenler için politik bir örtü ile örtülmek zorundadır. Perde her kalktığında partilere duyulan inanç ortadan kalkar. Yeni partiler kurulur ya da partilerden kopuş olur bu nedenle. Çoğunlukla semirip serpilemeyenlerin kaybettiği, denklemi bozduğu bir kakafonik kavga…
Yanılmıyorsam 120’nin üzerinde resmi parti var. Varın gerisini siz düşünün. O kadar inanç sistemi, iktisadi sistem ve ideoloji olmamasına rağmen.
Hayat çok hızlı.
Yavaşlatmak, denklemi biraz daha sadeleştirmek gerekiyor.
İktidara mı, yoksa devleti doğru bir şekilde yönetmeye mi adaysınız?
İktidara geliyoruz sevinci ve heyecanına, hızın büyüsüne, siyasetin rantına kapılmamak gerekiyor. Enin de sonunda insanların bir iktidar aradığını düşünürseniz hali hazırda bir iktidarın var olduğunu unuttuğunuz anlamına gelir. AK Parti’nin karşısında durmak inanılmaz bir konfor alanı sunuyor olabilir. Ancak kazandıracak ve yeniden müşterek alanlar yaratacak olan vatandaşın neresinde durulacağıdır.