Can Veli Can yazdı...
31 Mart yerel seçimleri AK Parti’nin siyasi olarak ciddi bir erime içinde olduğunu gösterdi. Ancak bu durum, aynı AK Parti’nin toplumsal anlamda da eridiğini göstermiyor.
Çünkü; 25 yıllık iktidarı boyunca AK Parti sayesinde görece “imtiyaz” sahibi olduğunu düşünen kesim, yaşanan politik ayrışmayı sosyal boyuta taşımış değil bana göre.
En azından AK Parti’nin yaşadığı böylesi bir siyasi başarısızlık sonrasında itirazların ülkeyi yeni bir arayışa itmemesi, AK Parti’nin toplumsal desteğinin hala yerinde durduğunu gösteriyor.
Bu kesim; AK Parti’nin sağladığı görece “imtiyazların”, bir bir yine AK parti tarafından ellerinden alınmasına çok da öfkelenmiyor. Bu duruma yol açan partiyi, yani AK Parti’yi ve onun yöneticilerini değil, muhalefeti eleştirmek konusunda hala ısrarlı davranıyor ya da sessiz kalıyor.
Hala “eskiden otomobil mi yapıyorduk, böyle yollar mı vardı” diyerek geçmişi, belirsizliği öne sürerek geleceği hapsetmeye teşneler. Sağı solu toparlanacak bir bugüne hala umut bağlamış vaziyetteler.
Bu noktada muhalefet şayet iktidar olmak konusunda samimi ise en önemli ödevleri siyasetlerini toplumsallaştırmaktan geçiyor. Bunun için eli yüzü düzgün bir siyasi tavır elbette büyük önem taşıyor.
Böylesine toplumun siyasileşemediği, siyasetin toplumsallaşmadığı bir açmazda 31 Mart’ta koltuğa oturan muhalefet başkanlarının aslında işlerinin şehir idare etmek kadar bir siyaset üretmekte olduğu anlaşılıyor zannediyorum.
AK Parti’nin yeni bir siyaset ortaya sürmesi pek de mümkün görünmüyor. Birkaç stratejik politik hamlenin yanı sıra toplumsal hassasiyetler üzerinden giderek yerini ne kadar muhafaza edebilir o da muamma. Ancak bir şeylerin değişmesi için birilerinin ortaya bir değişim nedeni koyması şart.
Ezcümle; yerel seçimlere toplumun bir değişim talebi olarak bakmaktan ziyade, toplumun değişime bir neden arama çabası olarak görülmeli.
Ekonominin kötüleştikçe seçmenin tavrının değişmesi elbette normal, ancak olağan üstü şartlarda toplumun mevcuda daha sıkı sarılacağını da unutmamakta fayda var.