Eskişehir'deki Kanlıtaş Höyüğü'nde toprağın suda yüzdürülmesi tekniğiyle ortaya çıkarılan 8 bin yıllık tohumlar tarımsal geçmişi gün yüzüne çıkardı.
Milattan önce 6 bin yılına uzanan tarihiyle İç Batı Anadolu'nun en eski yerleşimi olan, Eskişehir'in İnönü ilçesi yakınlarındaki Kanlıtaş Höyüğü'nde, 6 yıldır Anadolu Üniversitesi (AÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan başkanlığında sürdürülen çalışmalarda önemli bilgilere ulaşıldı.
Alandaki dolgu toprakların suda yüzdürülmesi sonucunda ortaya çıkarılan tohumlar, Çukurova Üniversitesinden Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Çakan ve uzman Salih Kavak tarafından laboratuvarda incelendi.
Tohumların buğdaygillere ve baklagillere ait olduğu tespit edildi. Böylece bölgede yetiştirilen tarım ürünlerine ilişkin net bilgilere ulaşıldı. Kazılarda bulunan, o döneme ait öğütme ve ezgi taşları, havan elleri ile taş orak üzerindeki tahıl bulguları da milattan önce 6 binli yıllarda bölgede yapılan tarımsal faaliyetler hakkında bilgiler sağladı.
Kazı Grubu Başkanı Doç. Dr. Ali Umut Türkcan, yaptığı açıklamada, 2014-2018'deki kazı çalışmasında çıkan yüzlerce çuval dolgu toprağın özel bir yöntemle elendiğini söyledi.
İnceleme ve sınıflandırma gibi uzun ve yorucu bir süreçten sonra bilimsel verilerin ortaya çıktığını anlatan Türkcan, şöyle konuştu:
"660 tohumun tahıllara ait olduğu anlaşıldı. Siyez ve kaplıca, ekmeklik buğday örneklerini Kanlıtaş'ta net olarak gördük. Kanlıtaş insanları, arpayı, yulafı, çavdarı da kullanmış. Çalışmalar sonunda Kanlıtaş Höyüğü'nde tarımın yapıldığı, buğdaygiller ve baklagillerin yoğun kullanıldığını anladık. Bulgularımızla Eskişehir, Kütahya, Bilecik ve Afyonkarahisar'ı içine alan Frigya bölgesinin 8 bin yıllık tarım ve toplayıcılıkla ilgili verileri, ilk defa bilimsel çalışmalar sonucunda ortaya konuldu. Kanlıtaş Höyüğü'nü, tarımın ve hayvan besiciliğin Avrupa'ya taşındığı hareketin içinde, bölgede yeni kültürün oluşumunda görüyoruz."
Türkcan, bölgede döneme ait öğütme ve ezgi taşları, havan elleri de bulunduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunların üzerinde buğday öğütülerek un yapıldığını düşünmemize neden olan bulgulara rastladık. Öte yandan 'orak dilgisi' dediğimiz taştan yapılmış bıçakların üzerinde de buğdayı keserken oluşan parlaklık var. Besin işlendiğini Kanlıtaş Höyüğü'nde tohumların haricinde değişik grup aletlerin üzerinde görmek mümkün. Ayrıca geçen yıllarda kazıda bulunan 8 bin yıllık mezarda yer alan kadın iskeletindeki çalışmalarda, ölmeden önce 8 dişinin çürük ve 3'ünün de hayattayken kayıp olması, belirgin diş taşlarının görünmesi, bu insanların yüksek oranda nişasta temelli tahıl ürünleri tükettiğini gösteren net bulgulardı."
- "Daha ilginç sonuçlara ulaşılacak"
Prof. Dr. Halil Çakan ise bitki kalıntılarının incelenmesiyle yapılan arkeobotanik çalışmalarda geçmişte bu bölgede tarımı yapılan bitkiler ile doğal olarak yetişen diğer bitki türlerinin, bugünkü örnekleriyle karşılaştırılarak teşhisinin yapıldığını söyledi.
Elde edilen arkeobotanik bilgilere göre, bölgenin tarım ürünleri arasında farklı buğday türlerinin önemli yer tuttuğuna işaret eden Çakan, şunları kaydetti:
"Tarımda kullanılan ürün çeşitliliğinin tahıllarla sınırlı olduğu, sadece baklagillerden nohut çeşitlerinin buğday tarımına az da olsa eşlik ettiği saptandı. Bölgede tarımın bu dönemde yeni başladığını göstermesi açısından bağ ve bahçe tarımında sadece yabani üzüm tespit edilmesi önemlidir. İç Batı Anadolu'nun bilinen en eski yerleşimi Kanlıtaş Höyüğü'nden elde edilen veriler, tarımın Avrupa'ya yayılmasının anlaşılmasında önemli katkılar sağladı. Höyükte gelecekte yapılacak çalışmalarla tarım tarihi açısından daha ilginç sonuçlara ulaşılacaktır."