“Eski Türkiye’de” şöyle bir şeyler vardı;
Bir şeyden memnun kalınmadığında sokağa çıkılır, hak aranır, mücadele edilirdi.
"Yeni Türkiye’de" ise rahatsızlıktan en fazla kârı nasıl elde edebilirim düşüncesi hakim.
"Benzin fiyatı artacak" haberini duyan vatandaş aracına binip, depoyu doldurmak için benzin istasyonunda kuyruğa giriyor.
Dolar yükselişe mi geçiyor, hemen döviz bürosuna...
Evsiz mi kaldın, haydi TOKİ piyangosuna...
Geçenlerde bu kış kıtlık yaşanacağını düşünen bir arkadaşım çözümü bulmuş; bir çuval pirinç, bir çuval şeker ile…
Çabasının karlı olması dileğiyle, kıtlığın uzun sürmemesi temennisinden bulundum.
Toplumsal sorunlar "bireysel çözümlerde" eritilmeye, politik mevzulara ise "ekonomik karlılıklarla" sıkıştırılmaya çalışılıyor.
Başarı sağlanır mı?
"Sizin okul kaç para" sohbetleri artık sıradan.
Devlet okullarında cart parası, curt parası verenleri saymıyorum.
Bilmiyorum dişçiye gittiniz mi hiç?
Devlet Hastanesindeki sıranın size gelmesi zor.
Özel hastanede ağzınızı "bin liraya" açıyorsunuz.
Bir işlem ile iki bin lira…
Ekonomik dediğim sadece para mevzusu değil üstelik. Bir kazanç, kendine değer katma çabası olarak da anlaşılmalıdır.
Mesela STK’ların toplumsal sorumlulukları kendilerine bir değer katma çabasıdır.
Vicdanı bir hesap değil artık, bir kâr zarar hesabıdır.
Bireyin toplumla, toplumun bireyle kurduğu ilişkilerin neredeyse tamamı o kaba kâr/zarar hesabı üzerinden kuruluyor.
Geçtiğimiz günlerde ESKİ’nin, %70’lik zam ile Eskişehirli vatandaşların karşısına çıkması yine aynı tepkiyi doğurdu.
Eline kartını alan sumatiklerin önünde kuyruğa girdi.
İnsani temel ihtiyaçların tamamının bedava olmasının vazgeçilemez bir hak olduğunu savunan ben bile, bir ara kartı alıp sumatiklere doğru hareketlenmeye heveslendim.
Homo politicustan homo economicusa hızlı bir evrim…
Hevesim, bir ev alma imkan ve ihtimali kalmayan emekli komşumuzun benden daha azimli olduğunu görmem ile kırıldı.
“Evi alamıyoruz sudan olmayalım…”
Daha düne kadar kiraların artışından yakınan komşumuzun o suyu benden daha fazla hak ettiğini düşündüm.
AK Parti de twitterda kuyruğa girdi örneğin.
Dedim ya; ortada bir sorun olduğu zaman bunu bir kazanca çevirmek şart.
Bravo AK Parti’ye...
Trend topic yapmışlar su zammı mevzusunu…
Önemli olan sorun değil, sorunu kâra çevirebiliyor musun?
Bugün Eskişehir’deki bir AVM’nin önünde bir şeyler ucuz diye yine kuyruk oluşmuş.
"Sorun ne ve nasıl bir sistem bizi bu kuyruklara sokuyor" diye sorgulamadan kuyrukta bir yer kapmaya odaklanıyoruz.
Biz kuyruğa girmeye odaklandıkça, bizim girebileceğimiz kuyrukların sayısı bir bir artıyor.
Otomobil’de biraz ucuzlama yaşandı.
Kuyruk oluşmadı. Nedeni henüz otomobiller gelmemiş ama yine de listelere bir güzel isimler yazıldı.
Bana kalırsa AK Parti haklı! Yüzde 70 su zammı çok fazla.
Buradan AK Parti’ye sesleniyorum;
%70 su zammını indirmek için uğraşmasın. Başlatsın “su bedava olmalı” eylemi en önde saf tutmazsam ne olayım.
Çok uzak görüşlü bir adam değilim.
Ancak dünya da bir şeylerin kırıldığını hissedebiliyorum
Aldırış etmeden henüz su akıyorken biz kabımızı dolduralım...