EOSB Başkan Vekili Metin saraç Soner Uçak'ın sorularını yanıtladı.
İstikrar Kalkanı Paketi bazı vatandaşlarımız tarafından çok eleştirildi. Sadece patronların gözetildiği söyleniyor. Sizin görüşünüz nedir?
Son açıklanan ekonomik paket ile ilgili toplumumuzda farklı yorumlar yer almakta, Bu paket daha çok ilk mağduriyeti yaşayan, esnafımızı rahatlatmak için ve bununla birlikte satışlarının düşmesi sonucu nakit dengesi bozulan üretim kesiminin yüklerini hafifletmek için devreye sokulmuştur. Dikkatinizi çekmek isterim bu pakette toplumumuzda konuşulduğu gibi hibe yok, öteleme var. Kimsenin borcu falan silinmiyor, öteleniyor, burada ki temel mantığında, bahsettiğim nedenler ile çalışanına ücret ödeyemeyecek durumda kalan ya da kalması muhtemel işyerlerine, bu ücretlerin ödenmesi için fon sağlanmış oluyor. Ötelenmeler şuan için gerekliydi, ama esas ve önemli , olan bu krizden çıktıktan sonra esas anlamda yapılması gereken ,yapısal ve kalıcı ekonomik önlemlerin ne olacağıdır.
Sürecin nasıl devam edeceğini kestirebiliyor mu iş dünyası?
Covit-19 salgını, Dünyayı etkisi altına alması ve global olması nedenli, gerek sağlık gerekse ekonomik anlamda sonuçları kestirilemiyor. Belki de son 100 yılın en önemli global krizini yaratacak güçte. Sürecin uzaması durumun da, sıkıntılar da maalesef büyüyecek görünüyor. Böyle bir olasılıkta oluşacak yük, ne tek başına işverenin ne de tek başına çalışanların, altından kalkacağı bir noktada olmayacaktır. Tüm kesimlere devlet desteklerinin kademeli olarak artırılması gerekecektir. Bu durumda gerek işveren gerekse çalışan kesim için çok farklı paketlerin açıklanacağını tahmin ediyorum ve bekliyorum. Bu anlattıklarım doğrultusunda zaman, sınıfsal farklılıkların tartışma konusu yapılacak zaman değil, bizler ancak; emekçisiyle, işvereni ile, emeklisiyle, işsizi ile dayanışma içinde olarak, bu tür büyük krizleri atlatabiliriz. Bu dönemde herkes bir başkasının hakkını daha çok gözetmek, birbirimize daha çok yardım etmek mecburiyetindeyiz.
“Parası olanların” daha az sıkıntı ile geçeceği bir süreç varmış gibi hissediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bazı kesimlerde sanayicilerimizin, birçok olumsuzluktan etkilenmediği, tuzlarının kuru olduğu gibi bir düşüncesi olabilir, buna açıklama getirmek isterim. Birçok sanayicimiz, evde çalışma imkân ve alt yapısı olan çalışanlarını evlerine gönderdi, ama kendileri işlerinin başında. Birçok vatandaşımız haklı olarak sağlık kaygıları taşımakta ve doğru olanı yapıp, bireysel önlemler almaya çalışmakta, sanayicilerimiz ise bir taraftan kendi sağlığını, çalışanlarının sağlığını düşünürken, diğer taraftan üretimin dolayısıyla de ekonomi çarklarının durmaması ve istihdamın sekteye uğramamışı için var gücüyle çalışmaya devam etmektedir. Bilir ki, üretim durması, herkesin ekonomik anlamda sıkıntıya düşmesi demektir. Bu nedenledir ki, onlarca insanın yükü omuzlarındadır.
Sanayicilerimiz, yaşadığı belirsizliklere rağmen, kendi yaşadığı sıkıntıları hissettirmeden, hangi koşulda olursa olsun umutsuzluğa kapılmaması için çalışanlarının motivasyonu artırmaya ve kendi motivasyonunu yüksek tutmaya mecburdur. Bu durumun karşılığı, bazı kesimlerde, yüzleri gülüyor tuzları kuru anlamına geliyor, bu çoğu zaman mecburiyettendir. Eğer bizler suratımızı asar, içimizdeki sıkıntılarımızı yansıtırsak, çalışanlarımızda bir süre sonra gelecek kaygısı ve umutsuzluk yayılmaya başlar, bunu asla istemeyiz. 2018 yılında başlamış olan küçülme eğilimi, ağustos ayında yaşanan ,kur atağı ile derinleşmişir, 2019 yılında çok küçükte olsa %0,9 luk büyüme ile yılı tamamlayıp ,2020 ve sonrası için planlar yapmaya başlamışken şimdi başka bir kriz ile uğraşmaya başladık. şuandaki ortam ve geçmişten gelen birikmişlikler hemen hemen toplumun birçok kesmine yükler getirmiştir. Geçmişte ,şuanda ,gelecekte bizler çalışanlarımız ile birlikte omuz omuza bunu sıkıntıları beraber aşacağızımızı umit ediyorum.Hangi olumsuzluk olursa olsun, umut, hayat pınarının kaynağıdır.Umudun kaybolması kaynağın kuruması demektir.Bu pınarı gerek kenidmiz için gerek toplumumuz için kurutmamak için çaba sarf etmek durumundayız.
Bence, bu salgından alınması gereken en büyük ders ise, üretmenin ne kadar önemli olduğunun anlaşılması olmalı.
Peki, üretiminin bu öneminin farkında mıyız? Vey neler yapılması gerekiyor.
Hepimiz takip ediyoruz, her ülke haklı olarak, kendi vatandaşını koruma altına almak için, birçok ürün, cihaz satımını ya yasaklıyor ya da kotalıyor. Öyle bir ortam ki, paranız olsa bile ihtiyaç dahilinde almanız gereken bir ürünü başka bir ülkeden tedarik edemeyebilirsiniz. Bu nedenledir ki, ülkemiz her sektörde üretim yapmak mecburiyetindedir. Biz bu durum ile bugüne kadar hep savunma sanayinde karşılaştık ve fakat görüldüğü gibi öyle günler oluyor ki, her noktada bu durumla karşılaşma ihtimalimiz var. Onun için hep söylüyorum ve slogan haline gelmesi gereken şu cümleleri, var olmak için üretmek, üretmek için çalışmak, verimli çalışmak için doğru eğitilmiş beyinlere ihtiyacımız var, Bunu başarmak için var gücümüzle çalışmak, doğru strateji oluşturmak, ,adalette,eğitimde yapısal önlemler almak, üretime pozitif ayrımcılık yapmak, ülkemizin kalkınma lokomotifinin üretimden geçtiğini ana hedef olarak koymak durumundayız.
Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Son olarak, her temasta çekindiğimiz bir ortamda, aynı mehmetciğimiz gibi, hastalığın göbeğinde canlarını hiçe sayıp mücadele eden sağlık çalışanlarımıza saygılarımı sunuyorum. Biz iş insanları olarak varsa İsteklerini yerine getirmek için elimizden geleni yapacağımızı belirmek isterim.