Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Eyüp Artvinli, ders sürelerinin kısalması yerine uzamasının daha faydalı olacağını söyledi.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Eyüp Artvinli, ders sürelerinin kısalması yerine uzamasının daha faydalı olacağını anlattı.
Aynı zamanda Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimleri Eğitim Bölüm Başkanlığı görevini üstlenen ve bir çok proje ile dikkatleri çekmeyi başaran Eyüp Artvinli, ders süreleri konusunda açıklamalarda bulundu. Türkiye’deki eğitimin gelişmesi için yapılan eleştirilere değinen Artvinli, heekesin kral çıplak dediğini ama çok az kişinin "kralı şöyle giydirelim" dediğini belirtti. Sadece eleştirmek ile eğitimin gelişmeyeceğini aktaran Prof. Dr. Artvinli, yapılması gerekenlerden bazılarını sıraladı.
Ders sürelerinin kısaltılmasının Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat anlayışına ters olduğunu ifade eden Artvinli, "Yıllarca eğitim sistemi içinde bulunmuş bir eğitim çalışanı olarak ben de bu konuyu takip ediyorum. Bu bir tercih meselesi aslında. Derslerin süresini kısaltıp uzatabilirsiniz. Ben Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda ders süresinin kısaltılması değil uzatılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her şeyden önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı müfredatın ruhuna terstir ders sürelerini kısaltmak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı müfredatlarda yapılandırmacı yaklaşım, öğrenci merkezli eğitim ve süreç odaklı eğitim kapsamında, beceri geliştirme merkeze alınmıştır. Dolayısıyla öğrencilerin becerilerini geliştirmeleri için öğrenci merkezli yaklaşıma dayalı aktif öğrenmeyi önemseyen, öğrencilerin etkinlik yaptığı sınıf ortamları ve ders ortamlarına ihtiyacımız var. Dolayısıyla öğretmenlerimizin aktif öğrenme uygulaması kapsamında en çok şikayet ettikleri konulardan bir tanesi ders sürelerinin etkinlik yapmaya yeterli olmadığıydı. Bakanlık istatistiklerinde de yıllar boyu bu dile getirilmiş olup, neredeyse tüm öğretmenler bu konuda hem fikir idi. Dolayısıyla ders sürelerinin kısaltılması yerine ders sürelerini artırarak öğrenci merkezli sınıf ortamı oluşturmayı öneriyorum ben" dedi.
"40 dakikayı eksik yapıyoruz biz"
Öğrencilerin sınıflara kaplumbağa hızında girdiğini ve jet hızında çıktığını hatırlatan Artvinli, "Her şeyden önce sınıfta öğrencilerin birbirleriyle etkileşim kurduğu, etkinlik yaptığı, daha rahat olduğu, sınıfta bir çok şeyin bir arada bulunduğu, günlük hayatın sınıf içerisine yansıtıldığı, cıvıl cıvıl, renkli ve öğrencilerin kaçıp gitmek istemeyeceği bir sınıf ortamı oluşturmak ve bunun ardından da bu süreyi artırmak tercih edilmelidir. Fakat bu haliyle 40 dakikayı eksik yapıyoruz biz ve bunun sonucu olarak öğrencilerimiz sınıfa teşbihte hata olmaz derler, kaplumbağa hızında girerken jet hızıyla çıkıyorlar. Bunun sonucunda da OECD istatistiklerine göre, öğrencilerin sınıfa giriş hızı ile sınıftan çıkış arasındaki farkın en yüksek olduğu ülke Türkiye. Önce biz bu 40 dakikayı düzeltmeliyiz. 40 dakikayı bu şekilde düzeltmek için öncelikle öğretmenin ders anlattığı ve öğrencinin sadece 40 dakika ’dinlediği’ bir yapı değil, öğrencilerin etkinlik yaparak ders işlediği bir yapıya geçmeliyiz. Öğrencilerin bol bol etkinlik yapacağı şekilde bu 40 dakikayı 1 saate, 120 dakikaya çıkarmak zorundayız" şeklinde konuştu.
"Siz öğrenciyi 2 saat boyunca aktif tutarak dikkat süresini de kesinlikle uzatabilirsiniz"
Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği yaparak etkinlik kılavuzları üretebileceklerini açıklayan Prof. Dr. Eyüp Artvinli, "Dikkat süreleri çocukların 15-20 dakika, bu doğru fakat bu süre öğrenci sizi dinlerken ki dikkat süresi. Yani öğrenci sizi 15 dakika dinleyebilir, ondan sonra siz öğrenciye bir etkinlik yaptırabilirsiniz. 15-20 dakika etkinlik yapabilir, sonra 10 dakika yine öğretmen anlatabilir, sonra 20 dakika yarım saat daha öğrenci etkinlik yapabilir. Dolayısıyla yeni bir uyaran verinceye kadar öğrencinin süresi 10-15 dakikadır, her 10-15 dakikadan sonra mutlaka öğrenci aktif duruma geçirilirse dikkat süresi tazelenir ve devam eder. Yani siz öğrenciyi 2 saat boyunca aktif tutarak dikkat süresini de kesinlikle uzatabilirsiniz. Bu yönüyle baktığınız zaman Türkiye’de bunun tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla eğitim sürecinin yapısına bu şekilde bakarsanız, 40 dakikanın fazla değil, az olduğunu görürsünüz. Biz de Eğitim Bilimleri Enstitüsü olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile bu konuda iş birliği yapmak isteriz. Hem de öğretmen eğitimleri konusunda aktif olmak istiyoruz" diye konuştu.
"Yeter ki öğretmene bilgi verilsin"
Öğretmenlere de bu konuda çok iş düştüğünün altını çizen Artvinli, sözlerini şu şekilde tamamladı;
"TÜBİTAK Bölge Koordinatörlüğü yaptığım dönemde 2014-2015 ve 2016 yılları boyunca Eskişehir bölgesine bağlı illerde her yıl bin 500 ve bin 700 arasında öğretmen ve okul idarecisine, süreç odaklı eğitim, örneğin proje tabanlı öğrenme, süreç odaklı eğitim, öğrencinin aktif olduğu eğitimlerin nasıl yapılacağı konularında eğitim verdik. Nitekim bu eğitimler sonucunda Eskişehir bölgesi Ankara’da alınan toplam madalya sayısında Türkiye birincisi oldu 3 yıl içerisinde. Dolayısıyla öğretmene sağlanacak girdiler, eğitim sürecinin sonucunda çok büyük oranda geri dönüyor. Yeter ki öğretmene bilgi verilsin, öğretmenin zihni rahatlatılsın, sınıf içerisinde öğretmen rahatça dersini işleyebileceği ve bunu nasıl yapabileceği konusunda rehberlik, destek alsın. Öğretmenlerimizin bunu rahatlıkla yapabileceğini düşünüyorum."