Matbaa teknolojisindeki gelişim, insanları yanlış fikirlere itebiliyor.
1.70’lik adam, dev posterinin karşısına geçip, kendisine aşık olabiliyor mesela.
Sanal alem farklı mı?
‘Narcissus yüzünü’ yansıtan su misali sanal alem.
Makam ve mevki sahibi olan kişilerin illaki çevresinde “bir şey yazsa da beğeneyim” diyen bir cenah oluşur üstüne üstük.
Facebook ne diyor, mahallelerinin meşhuru olmak isteyenlere “bana biraz para ver seni milyonlara ulaştırayım…”
“Büyüme” hırsı ile dolu insanların, bu hırsını paraya çevirmek.
İşin aslı akıllıca.
Sizce de öyle değil mi?
Peki; gerçekten insan ne ile büyür ?
İnsanın, kendisini matbaa teknolojilerinin parlak baskılı, dev posterlerine ve sanal alemin sanal yüceliğine emanet etmek ile büyüyemeyeceği aşikar
Cihan Yıldırım yazmış: “Dündar Ünlü’ye de bu yakışırdı” diye.
Çok doğru söylemiş.
Dündar Ünlü’ye “Siyaseti bilmiyorsun” diyebilirsiniz?
En fazla nezaketten gıdım taviz vermeyen bir sohbet olur Ünlü’nün yanıtı.
Veya “yanlış siyaset yapıyorsunuz” da denebilir.
“Hangimiz yanlış yapmıyor ki kardeşim” gibisinden Bektaşi vari bir cevap ile karşılar sizi en fazla.
Ama Ünlü’ye “çalışmadı” demek,
Zannediyorum Ünlü’ye nezaket sınırlarını aşma hakkını fazlasıyla veriyor.
Anlatayım:
Bir seçim veya referandum öncesiydi zannediyorum.
Nabi Avcı ile birlikte Seyitgazi’deydi Dündar Ünlü.
Gazetecilerde bu geziye katılmıştı. Bende o gazetecilerin arasındaydım.
Seyitgazi Türbesi’nde namaz kılma vaktine geldi sıra.
Türbenin hemen yanındaki çeşmenin kıyısına oturdu Ünlü.
Eğildi, çorabını çıkardı.
Doğrulurken, yüzündeki yorgun ifadeyi işaret ederek, “Çok mu yoruldunuz sayın başkan?” dedim
“Bunlar tatlı yorgunluklar, elbette yorulacağız” diyerek, çoraplarını giydi ve Nabi Avcı’nın ardından türbeye yöneldi.
Dündar Ünlü’nün o an ki halini gördüğünüz zaman inanın bana “Ünlü’ye çalışmadın” diyebilmenin vicdanın kaldırabileceği bir yanı olmadığını anlardınız.
Şimdi diyorlar ki, “Dündar Ünlü siyasi geleceğini bitirdi…”
Geçmişini savunmanın bedeli bu olacaksa şayet, Ünlü’nün bundan zerre imtina etmeyeceğini en yakın bilenlerdenim zannediyorum.
Vefa yemekleri düzenlerken, vefasızlık sofrasının ana menüsü olacağı kimin aklına gelirdi ki…
Hasılı, siyaset bir kez daha büyüklüklerini makamlara borçlu insanları, dev posterlerin afilli ağabeyliğine taşıyor,
Oysa ki; Ünlü’yü hiç dev posterlerde görmedik biz…
Varsa yoksa senin, benim, onun yanında
“Büyümenin başka çok başka bir yolu var” dedirttiriyor insana…
Ne diyordu şair:
Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim
AK Parti’nin büyükşehir belediye başkanı belli oldu
AK Parti’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı Nabi Avcı olma ihtimali bir hayli artıyor. Hatta ihtimal olmaktan bile çıktı. Bu şehrin en azından AK Parti kanadından lideri olduğu tescillendi. Harun Karacan’ın bu saten sonra yerel seçimler ile ilgili olarak bir şeyler söylemesi bile suyu daha fazla bulandırmaktan öteye geçmeyecek. Yani MKYK üyeliğinin kıymeti harbiyesinin olmadığı bir sürece taşındı AK Parti. Bu saten sonra kavganın daha büyümemesi için Nabi Avcı’nın söyledikleri emir telaki etmekten başka bir şansı bulunmuyor AK Parti’nin.
Zihni Çalışkan “algı” diyordu
Hiçbir şey söylemeden tek bir şey not edeyim şuraya Emine Nur Günay’ın söyledikleri küçük kıyamet ise sizin sessizliğiniz başkanlık makamı için büyük kıyamettir. En azından çıkıp bunlar algı demeniz bile rüşt ıspatı niteliği taşıyabilir.